WordReference English-Turkish Dictionary © 2025:
| Temel Çeviriler |
| failure n | (unsuccessful attempt) | başarısızlık i. |
| | | fiyasko i. |
| | His attempt to drive home on a single tank of gas was a failure. |
| | Tek depo benzinle eve dönmeye çalışması başarısızlıkla sonuçlandı. |
| | Hükümetin bu konuda aldığı kararlar tam bir fiyaskoydu. |
| failure n | (bankruptcy) | iflas i. |
| | The typewriter company's failure left its employees without work. |
| | Daktilo üreten şirketin iflası, çalışanların işsiz kalmasına sebep oldu. |
| failure to do [sth] n | (neglect, not doing [sth]) (bir şeyi) | yapmama i. |
| | The failure to communicate was responsible for most of the conflict between employees. |
| | Çalışanlar arasındaki anlaşmazlık, büyük ölçüde iletişim eksikliğinden kaynaklanıyordu. |
| Ek Çeviriler |
| failure n | (unsuccessful person) | başarısız kişi i. |
| | He was a failure as a salesman. |
| failure n | (lack of success) | başarısızlık i. |
| | (eskil) | muvaffakiyetsizlik i. |
| | The failure of the new product caused the company to lay off many employees. |
| failure n | (cessation of functioning) | bozukluk i. |
| | | arıza i. |
| | The machine's failure stopped production for the entire day. |
| failure n | (collapse) | çöküş i. |
| | | batma i. |
| | The economic downturn caused many bank failures. |
WordReference English-Turkish Dictionary © 2025: